Aequen Cüce Tarihçesi

Ağır cüsseleri altında koşardı cüce çocukları yıllar önce kırlıklarda. Tanrılar onları yaratmışlardı yarım olarak. Ufak boyları vardı hepsinin; ama diğer ırklara göre daha fazla güç barındırırdılar o ufak bedenlerinde. Cüce çocukları insan çocukları ile birlikte oynarlardı o zamanlarda…
*Zaman değiştirir derler…*
Cüce çocukları insan çocuklarından farklı olduklarını anladılar. İnsanlar cücelerden farklı olduklarını ise çoktan anlamıştılar. Cüceler ellerindeki kayalara şekil verebiliyorlarken insanlar tarlalarda toprağa şekil vermeyi tercih ediyordular.
İnsanlar ellerindeki gücü kullanmayı öğrendiklerinde ve Pream’ları yarattıklarında Cüceler Paream’lara karşı özel bir sevgi beslediler. Tanrıları Denton, Paream’lara karşı halkı Cüceler kadar büyük bir ilgi besledi; ama Cüce Tanrısı Denton kayalardan başka bir şeye fazlaca yaklaşmazdı. Kayalar onun her zaman en büyük ilgisi olmuştu.
İnsanlar, zorbalık zamanına geldiklerinde Cüceler insanları hor gördüler ve Esteria’dan ayrılma zamanının geldiğine karar verdiler. Artık bağımsız bir ırk olmanın zamanı gelmişti. İnsanların büyük tepkilerine karşın bağımsızlıklarını kazanarak onlardan ayrıldılar.
**Bölüm 1 – Cüce Yurdu**
İnsanların sınır yurdu olarak inşa ettiği, zamanında birçok ırkın birlikte yaşadığı Esteria’yı terk ettiler ve yollara düşerek kendilerine yeni bir şehir kurmak üzere daha güzel, kendilerine göre bir yer aradılar. Yine de asla istedikleri gibi bir mekân bulamayacaklarını anladıklarında uzun kış yaklaşıyordu. İşte o zaman güneyde ki dağlardaydılar ve onlara kucak açan dağ oldu. Kayalar onlara kucak açtı. Mağaralar onları sakladı ve onlara bir koruma sağladı.
Yıllarca orada yaşadılar, asla oradan çıkmak istemediler. İlk seferinde yeryüzüne daha yakındılar; ama her geçen gün daha fazla yer altına kaymaya başladılar.
Bir süre sonra oranın artık evleri olduğunu anladılar, oraya Aequen Dağları dediler.
**Bölüm 2 – Aequen Dağ Geçidi – Sevgi Savaşı**
Bir gün, karlı bir kış gününde, Cüce Kral Tendon evi olan mağaralardan, avcılık için dışarıya çıktı. Ormanın ortasında deliler gibi bir domuz kovalamacasına katılmıştı ve kovalamacadan elinde çekerek sürüklediği altı domuz ile geriye dönüyordu. Dönüş yolunda bir çalı yerinden oynadı. sırtına çapraz olarak asılı duran iki balta anında ellerinde bitti. Domuzlar ise boylu boyunca yerdeydi.
Çalılara doğru ilerleyen Cüce Kral Tendon çalılara doğru baltasını savurdu ve o anda çalıların arasından ufak bir yaratık çıkarak baltanın altından geçti, hemen önünde belirdi. Balta hızla yana kaydırıldı ve nefes nefese kalan kralın solunda ki kurumaya yüz tutmuş, esi bir ağacı yıktı.
Ağaç yere düşerken ufak yaratık “Lütfen bana zarar vermeeeee!” diye yalvar yakar ağlamaya başlamıştı bile ufak elleri ile yüzünü kapatarak.
Cüce sinirli bir şekilde, kaşları çatık olarak, dik dik baktı sonrasında silahlarını sırtındaki yerine çapraz bir şekilde koyarak sol elini ona uzattı. “Bilir misin ufak yaratık biz cücelerinde kalbi vardır!”
Evet, cücelerinde kalbi olduğu bazı insanlar tarafından bilinmezdi; ama gerçekte onlar diyarda yaşayan birçok ırktan daha yufka yürekli, sıcak kalpliydi.
Ufak yaratık sevgi dolu gözlerini anında cüceye çevirdi. Cüce ona gittikçe yumuşayan bakışları ile bakarak “İsmin ne?” diye sorarken diyar halkları tarafından Tronart olarak bilinen bu ufak yaratık “Beni seviyor musun?” diye sordu.
Kaba ayakların sesi duyuldu arkada ve bir cüce grubu ellerinde çektikleri avları, domuzları ile ortaya çıktı. Arkasında ise başka bir cüce grubu vardı. Hepsi durmuş Tronart’a bakıyorlardı. Ama kralları yeniden somurtarak “Belki!” dediği anda Tronart çoktan ileriye atılmıştı bile. Birçok cücenin böğürtüsü arasında Tronart cüce kralın koluna yapıştı ve Tronart’ın vücudundan, daha önceden orada olmamasına karşın fırlayan dokunaçlar içeriye gömüldü.
O günler Tronart’ların evlerini aradıkları zamanlardı.
Yıldız ışığı ormanını bulmadan önce kuzeyden güneye geliyorlardı ve o zaman Aequen Dağ Geçidini kullanıyorlardı. Birçok Tronart kralın koluna yapışan Tronart’ın arkasından açıklığa çıktığında krallarına saldıran Tronart’ı öldürmek için birçok cüce seferber olmuştu; ama hiç birisi bilmiyorlardı ki Tronart’ı öldürmek demek krallarını da öldürmek demekti. Çünkü bir Tronart’ın kurduğu sevgi bağını koparmak, iki bedene de, ölüm getirir. Tronart’ın ölü bedeni yapışık olduğu yerde kalırken kralın vücuduna akan sıvı hızla yayıldı ve kral sıvı zehrin etkisi ile kaskatı kesilerek yere yıkıldı. Bir anda ırkdaşlarının öldüğünü gören Tronart’lar tüm sevgi arayışlarından vazgeçerek, korku ve nefret ile ileriye atıldılar ve o yıllarda başlayan sonsuz Cüce-Tronart savaşını başlattılar. Bu savaşa ilerde Aequen Dağ Geçidi Sevgi Savaşı denecekti.
**Bölüm 3 – Cüce Ayrılıkları ve Son Yerleşkeler**
Savaşın bir kazananı olmadı. Tronart’lar geldikleri gibi gittiler ama o yıllarda cüceler arasında ölen kraldan ve onun yerine geçecek olan varisten kaynaklanan bir ayrılık oldu. İki cüce kardeş birbirine girdi ve birisi kendisine bağlı olanlarla birlikte Aequen’i terk etti; ama asla iki kardeş ve yandaşları birbirine kin beslemedi. Sadece bu savaşa bir son vermek için oradan ayrıldılar.
Kuzeye Dış Dağlarına gittiler ve oraya yerleştiler. Zamanla Dış Dağı Cüceleri olarak anılmaya başlayacaktılar. Aequen Cüceleri ile bağlarını ise asla koparmadılar. İki ırkın ise ortak düşmanları artık belliydi. Bir Tronart’ı gördükleri yerde öldüreceklerdi.